Artvin, Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan bir il, tarihi ve doğal güzellikleri ile bilinir. Ancak son zamanlarda meydana gelen sel felaketi, bu güzellikleri gölgede bırakan büyük bir trajedi yaratmıştır. Bir köy, bu felaketten etkilenmiş ve yaşadığı zorlukları tüm dünyaya duyurmak için mücadele etmiştir. Sel, ani yağışlar ve coğrafi yapı nedeniyle oluşmuştur. Milyonlarca ton su, köyün yollarını, evlerini ve tarım alanlarını tehdit ederken, insan hayatını da risk altına almıştır. Kentin doğal yapısının nasıl değiştiğini ve insanların bu değişim karşısında nasıl direndiğini görmek, bu hikayenin en etkileyici bölümüdür. Bu yazıda, sel felaketinin nedenleri, köydeki hasar, yardım faaliyetleri ve gelecekteki önlemler üzerinde durulacaktır.
Sel felaketinin sebepleri arasında iklim değişikliği, yanlış tarım uygulamaları ve yoğun yağışlar yer alır. Artvin’in coğrafi konumu, hem dağlık arazileri hem de yoğun yağış alan iklimi ile bu tür felaketlere yatkındır. Yüksek rakımlı köyler, aniden düşen gizli bir su seline karşı savunmasızdır. Yeraltı su seviyeleri, aşırı yağış nedeniyle yükselir ve buna bağlı olarak yüzeysel suların akış yönü değişir. Tarım alanları, bu su baskınları nedeniyle büyük zarar görürken, köylülerin geçim kaynakları tehlikeye girer. Tarıma dayalı yaşam tarzı, doğal afetler karşısında toplumları daha savunmasız hale getirir.
Başka bir etken de ormanların tahrip edilmesidir. Orman ekosistemleri, yağışların kontrollü bir şekilde toprağa ulaşmasına yardımcı olur. Ağaç kesimi, toprak erozyonunu artırır. Toprak suyu emme kapasitesini kaybeder, böylece sel riskleri artar. Artvin’de bu tür tahribatlar, köylülerin sel felaketi ile karşı karşıya kalmasına neden olur. İnsanın doğayla olan dengesiz ilişkisi, bu felaketlerin artışını tetikler. Bu durum, doğa ile olan bağın yeniden değerlendirilmesini zorunlu hale getirir.
Sel felaketi, köyde önemli hasarlara neden olmuştur. Evlere ve tarım alanlarına ağır zarar verilmiştir. Su baskınları, evlerin içini doldurmuş, eşyalar kullanılmaz hale gelmiştir. Tarım arazilerinin büyük bir kısmı sular altında kalmıştır. Bu durum, köylülerin geçim kaynaklarını büyük ölçüde etkiler. Yağmur sonrası yaşanan zararın boyutları, köylüleri umutsuzluğa sürükler. Aileler, hayvanlarını kaybetmiş ve tarlalarını ekemez hale gelmiştir. Bu şartlar altında köy hayatı ciddi bir şekilde sarsılır.
Toplumsal yapı üzerinde de büyük etkiler görülür. İnsanlar, hayatlarının her yönüyle etkilendiklerini hisseder. Birçok insan evinden ve yurdundan olmuş, komşuluk ilişkileri zayıflamıştır. Yeniden inşa süreci, zaman alıcı ve zorlayıcı olur. Sosyal yardımlaşma duyguları, bu süreçte hayati önem taşır. Köy halkı, birbirine destek olarak yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışır. Mesafe beklemeden gerçekleşen yardımlar, komşular arasında dayanışmayı artırır.
Sel felaketinin ardından, çeşitli yardım kuruluşları köy halkına destek olmak için harekete geçmiştir. Devletin acil yardımları, felaketten etkilenenlere ulaşmaya çabalar. Gıda, giyecek, sağlık hizmetleri sağlanır. Gönüllü kuruluşlar, felaket bölgesine ulaşarak ihtiyaç sahipleri için çalışma başlatır. Yardım faaliyetleri kapsamında dağıtılan malzemeler, hayatta kalma mücadelesi veren köylüler için hayati önem taşır.
Ayrıca, yerel yöneticiler de felaketten etkilenen ailelerle birebir ilgilenir. Acil barınma ihtiyaçları öncelikli hedef olur. Yeni evlerin inşası, eski yerlerin tekrar kullanıma açılması zaman alır. Yerel halk, kendi çabaları ile beraberinden gelen yardımları birleştirir. Bu yardımlaşma, insanların birbirine ne kadar kenetlenebileceğini gösterir. Sosyal dayanışma, bu zor süreçte sağlanan en büyük güç kaynağıdır.
Sel felaketleri, doğal afet yönetiminin önemini vurgular. Bunun gibi olaylar yaşanmadan önce alınacak önlemler büyük bir gerekliliktir. İlk olarak, köylerin altyapısı güçlendirilmelidir. Su kanallarının düzenlenmesi, doğal akışın desteklenmesi, erozyonu önlemek için temeller atılmalıdır. Yerel yöneticiler, köy halkı ile bu konuları aktif bir şekilde görüşmelidir. İklim değişikliği ile mücadele konusunda farkındalık artırılmalıdır. Eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri, köylülerin sorunlara karşı daha bilinçli olmalarını sağlar.
İkinci olarak, doğal tarım yöntemi uygulanmalıdır. Toprak kaybını önlemek için ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmelidir. Tarım alanlarının sürdürülebilirliği için doğaya zarar vermeden çalışmak önemlidir. Bunun için yerel halkla işbirlikleri geliştirilmeli, eğitim programları düzenlenmelidir. Ayrıca, afet sonrası toparlanma sürecinde herkesin katılımı sağlanarak dayanışma artırılmalıdır. Yaşanan felaketler, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için birer ders niteliğindedir.
Artvin'de yaşanan sel faciası, hem felakete maruz kalan köyler için hem de tüm ülke için önemli bir ders niteliğindedir. Doğa ile uyumlu bir yaşam sürdürüldüğünde, sorunların üstesinden gelinebilir. Dayanışma ve yardımlaşma duyguları, bu tip olayların üstesinden gelme sürecinde belirleyici olur. Gelecek; daha dayanıklı ve bilinçli bir toplum ile inşa edilebilir.